Usulca yaklaştım Raskov'un yanına, temkinliydim.

Yağmurluğum yanımda olmamasına rağmen yola çıkmaya kararlıydım, üzerime iki tane sweat giydim, oturduğumda birini çıkardım, altta kalan ıslanmamış, diğeri sırılsıklam, hiç temmuz havası yok, insanı serinliği ile ürperten bir hava dolaşıyor ortalarda, kasvetli, karanlık, Raskolnikov ile tanışmak için şahane bir gün. Ormandayım. Olmak istediğim yer tam da burası.

 Gözlüklerimi kuruladım, başıma gelen garsona gülümseyerek biramı söyledim, etrafta kimseler yok, ben verandadayım, yeterince ıslandığıma göre içeride olmamın bir anlamı yok, üzerimdeki tenteye düşen yağmuru dinlemek en iyisi, içeriden çıkan kızlar hazırlıksız yakalanmışlar belli ki, parmakarası sandaletler, kısacık şortlarla çıkmışlar sokağa, şimdi yağmur hız kesmişken, evlerine gidiyor olmalılar. Müzik rahatsız etmeyecek tonda, bir ara kulağıma Nina Simone, Bryan Ferry, Zaz, Louis Armstrong ilişti, kendince yol alıyor, keyifliyim.

Her şey tastamam. Söylenecek başka söz yok, Suç ve Ceza'ya başlamamın hiç unutmayacağım anısı yanımda, biram yudum yudum...

Not: Justine'in Raskov karşısında kendimi sağlama almam konusundaki uyarısını gözardı etmiyorum, varlığımı hissetmemesi için çıt bile çıkarmıyorum, sayfaları nefes almadan çeviriyor, nefes almadan okuyorum.

Yorum Gönder

 

Copyright © Kültür Sanat Blog | Powered by Blogger | Template by 54BLOGGER | Fixed by Free Blogger Templates