15. Kitap : Kırlangıç ile Tekir Kedi- Jorge Amado / Büyükler için fantastik bir aşk öyküsü

Dünya yaşanmaya değerdi
Eğer insan görebilseydi
Gün gelip kırlangıcın evlendiğini
Bir tekir kediyle
O ikisinin uçup gittiklerini -
Ve mutlu olduklarını
Sonsuzluğa dek birlikte

(Bahia’da Yedi Kapı Pazarı’ndaki halk ozanı Estévao da Escuna’nın dizeleri ve felsefesi)

Bahia neresidir merak ettim, sonra öğrendim, Brezilya’da eyaletlerden biri. Eyaletin başkenti Salvador. Amado 1912’de bu kentte dünyaya gelmiş ve hayata burada veda etmiş. Kitabın içinde yer alan illüstrasyonlara bayıldım, kitabı didik didik ettim ama kime ait olduklarını kitaptan öğrenemedim, oysa yayınevi bir not düşüverseydi keşke, evet internet benim emrime amade, arayıp bulamayacağım bilgi yok gibi ama böyle şeylerde de sanatçıya haksızlık edilmesin istiyorum, çizimler kiminmiş sonra öğrendim, Hector Julio Páride Bernabó. Kendisinin takma bir adı var. Carybé. Bir çeşit Piranha balığından ödünç almış bu ismi. Carybé, italyan bir baba ve Brezilyalı annenin oğlu. Çocukluğunu İtalya’da geçirmiş, 1919’da Brazilya’ya taşınmışlar, Bahia’ya ilk ziyaretinden sonra oradan çok etkilenmiş, etnik kültürü, mistik - dini öğeler ve gelenekler dikkatini çekmiş, canlı renkler eserlerine yansımış. Amado dışında Mario de Andrade, Gabriel Garcia Marquez ve Pierre Verger gibi isimlerle tanışmış Carybé, neyse konuya yani kitaba dönersek, ben bu kadar çok etkileneceğimi düşünmemiştim. Bittiğinde böyle ağlamaklı olacağımı da sanmıyordum, bir kedi ile kırlangıcın aşkına çok inandım. Kedi ve kırlangıcı sembol olarak da gördüm elbet. Bugün bile ne çok var di mi izin verilmeyen aşklar, bir “Türk” mutlaka başka bir “Türk” ile, Sünni elbette başka bir Sünni ile, asla bir ermeni ile, mümkünü yok bir kürt ile, ihtimal dışı bir alevi ile… Hiç evlenmemiş olanın şansı hiç evlenmemiş olandan yana olsun, evlenmiş boşanmış olanlar gidip başka evlenmiş boşanmışları bulsun… Var işte böyle örnekler duydukça üzüldüğüm, olmasını hiç istemediğim ayrımlar… Bırak bir kırlangıç değiversin kanadıyla di mi bir tekir’in patisine… Ama olmuyor işte…

Kitabın içindeki alıntılarım senin de merakını cezbeder belki kimbilir…

Bu öykü, hayvanların konuşabildiği, köpeklerin tasmalarının sosisten yapıldığı, terzilerle prenseslerin evlendiği ve çocukların dünyaya leylekler tarafından getirildiği, o çok eski ve unutulmuş zamanlarda geçen, bir varmış bir yokmuş masalıdır. Bugünlerde ise oğlanlarla kızlar bilinecek her şeyi bilerek geliyorlar dünyaya; doğmadan önce her şeyi kendilerine incelemiş olduklarından her çocuk en sevdiği duygusunu seçebiliyor: kaygı, yalnızlık, şiddet. Benim aşk öyküm ise, çok çok eskiden, her şeyin farklı olduğu zamanlarda geçmekte.

Sabah'ın, mavi gülü kazanmak için Zaman'a anlattığı öykü, kendisine Rüzgâr'ın arada bir içini çekerek yanık bir fısıltıyla anlatmış olduğu, Kırlangıç Hanım'la Tekir Kedi'nin öyküsüydü (...) Eğer bu öykünün güzelliği sizi duygulandırmazsa, kabahati Rüzgâr'a ya da Sabah'a bulmayın, hele hele akıllı Kurbağa, Doktor Honoris Causa'ya hiç yüklemeyin suçu. İnsan dilinde anlatılan hiçbir öykü, aslındaki o saf ve büyülü ifadeyi koruyamaz; Rüzgâr'daki şiir ve müzik yok olup gitmiştir çünkü."

İnkılap Yayınları
Çeviren İnci Kut

Yorum Gönder

 

Copyright © Kültür Sanat Blog | Powered by Blogger | Template by 54BLOGGER | Fixed by Free Blogger Templates