Önce elbette Oğuz ile güzel bir kahvaltı. Masada Trabzon tereyağı bile var. Sonrası Sezen'le kahvaltı üstüne kahve sohbeti. Sohbete ve kahveye doyduktan sonra attık kendimizi hemen dışarı. Elif'e söz vermiştik, verdiğimiz sözü tutup onu atlara götürdük, Karaağaç'a. At çiftliğinden çıkıp yeşil seraya oturduk. Bir demlik çayımız yanımızda, güneş masada. Temiz bir hava aldık. Karşımıza çıkan tüm hayvanları sıkılana dek sevdik. Elif'i bırakıp annemin bizim için evde mayaladığı yoğurdumuzu alıp evimize döndük. Karaağaç'tan dönerken Ayşenur ve Recep'in kulaklarını çınlattık. Baharda dedik, Sena'yı da alıp keşke gelebilseler yine Edirne'ye. Keşke...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)







Yorum Gönder