33'ün ahengi Çelloyu kucaklarken

Çok zor bir doğum olmuş benimkisi. Ambulansa konulup hastaneye vardıktan sonra annemin sancıları ortalıktan kaybolmuş. Gelen doğurmuş, giden doğurmuş, annemden ses yok. En nihayetinde doktorumuz gelmiş, muayenesini yapmış, "vaktimiz doldu, bebeğin ve senin durumun riske giriyor" diyerek ameliyathaneye hazırlanın emrini vermiş. Sezaryen usulle doğum gerçekleşmiş. Annem böyle anlatırken bunları dinlemek pek hoşuma giderdi küçükken, yani biraz daha bekleseler ölecek miydim diye durumu onaylatmaya çalışırdım, çizginin ucundan hayata dönmek çocukken bile kulağıma güzel gelirdi. Tuhaf.

Ailede üç erkek sonrasında tek kız coşkuyla karşılanmış elbet. İnanılır gibi değil. Şaka olmalı diye düşünülmüş. Hiç hesapta yokken oluvermişim üstelik. Demek o zamanlar ultrason yok. Doğmadan önce cinsiyetimi bilmediklerine göre. Olmaz tabi. Sene 77. Yay burcunun ilk haftasına teşrif etmişim. Burçlarla aram yok ama yine de yay burcu olmak güzel gelir bana. Doğum sonrası annem tamıtamına 45 gün hastanede yatmış. Niye o kadar yattığını soruyorum, o da bilmiyor. O zamanlar öyleydi cevabı ile geçiştiriyor beni. 45 gün sonra beni kucağına alıp hastaneden dışarı çıkarken gözlerim fıldır fıldırmış. Etrafı meraklı gözlerle inceleyerek eve gelmişim. Ha bir de doğumuma ilişkin evde en çok konuşulan simsiyah saçlarım olurdu. Alman bebelerin arasında hemen farkediliyormuşum. İşin tuhaf tarafı Türkiye'ye dönüş yaptığımızda yani ben henüz 1 yaşındayken ilk saçlarım dökülmüş, yerine sapsarı saçlarım olmuş.

Annem kendisine hastanede gösterilen ilgiden sözeder o günleri anılarından çekip çıkardığında. Sabah odasına gelen hemşire elinin tersiyle annemin yanağını okşar, saçlarını bir güzel tarar, sabunlu bezlerle vücudunu silip misler gibi kokmasını sağlarmış. Ben anne sütü konusunda isteksiz, süt dolu memeye yapışıp cork cork karnını doyurmaktan uzak inatçı bebe olarak ilk günlerimi karşılamışım. Süt sağılarak biberona doldurulur ağzıma verilirmiş. Annemin memesiyle olan münasebetimin bu kadar sınırlı olması bizimkileri bir süre sonra hazır mamaya yöneltmiş. O günlerde topaç gibi yusyuvarlak oluşumun suçlusu Alman hazır mamalarıdır başkası değil.

Şu geçen yılıma dönüp baktığımda, -ki her insan böyle günlerde geriye dönüp şöyle bir bakar istemese bile!- kendimle uyumlu olduğumu görüyorum. 33 üncü yaş gerçekten güzelmiş. Tahminimden çok daha güzel. Yaşamla içiçe olmayı hep isterken ama pek başaramazken, işte bir bakmışım istediğimi bu yaşımda gerçekleştirivermişim. Zorlanmadan, huzursuzluğa kapılmadan, etrafımdakilerle didişmeden. Tamam tamam, daha az didişerek diyelim ortada buluşalım ...

Bu yıl sevdiklerimden çok ama çok şahane doğumgünü hediyeleri aldım, doğumgünümden aylar önce. Ancak bu sabah kalktım kafamın içinde bir tilki dolaşıyor sinsi sinsi ve "o hediyeler doğumgünü hediyesi sayılmaz çünkü zamanından çok önce verildiler " diyor. Hımmm gel de bu tilkiyi dinleme şimdi... Çok çeldirici di mi? :) Ben şimdi evin içinde şöyle bir dolaşıp tilkiyle nasıl başedeciğimin yollarını arayayım. Sonra bir ara gelir mumları üflerim.

Yorum Gönder

 

Copyright © Kültür Sanat Blog | Powered by Blogger | Template by 54BLOGGER | Fixed by Free Blogger Templates