Cumartesi gecesi seçmecesi

Biraz önce eve girdim, sevgili Cenk'in sesini aylar var duymuyor hep erteliyordum, telefon rehberinde adını buldum, yeşile bastım. İyi oldu onunla konuşmak özlemişim. Eve geldiğimde evin halkından adı Pirinç olan karşıladı beni. Hoşbulduk, Oğuz bir cumartesi gecesini çalışarak geçiriyor, alarm vermek üzereyim. Bu hafta sanki onu hiç görmedim, ben dün akşam ders çalıştım, o yorgunluktan kanepede uyuyakaldı, doğru dürüst konuşamadık bile.

Babama uğradım eve gelmeden önce, annemi şikayet ediyor, hiç ilgilenmiyormuş annem onunla. Babamla ilgilenmiyor olan annemse bugün babamın saçlarını yıkamış, tıraş sonrası yüz bakımını yapmış, her tarafını güzelce paklayıp kokularını sürmüş, keyifleri pek yerinde. Yarın hastaneden çıkıp eve dönüyorlar, mutluyuz.

Sabah işyerine uğradım, sınava gireceğim okul şehrin merkezinde, motoru almamayı seçtim, Davut bıraktı okula beni, içeriye alınmayı beklerken farkettim ki A2 almaya gelen herkes gayet rahat motorla gelmiş sınava, ben bugün anladım ki yakalanırım korkusunu boşuboşuna taşıyorum.

Sınav güzel geçti geçmesine de, ilk 45 dakika soruları cevaplamayı bitirsen bile dışarı çıkamama hali çok sıktı beni. Bu duyguyu unutmuşum. Dışarı çıkınca kendimi iyi hissettim. Aşağıdaki fotoğrafı da dışarı çıkınca çektim.

Biraz önce güzel bir çay demledim. Canım hiç yemek yemek istemiyor, belki çayın yanında tuzlu kraker filan atıştırır geçerim. Pirinç hemen yanımda uyku modunda. Makinanın fanından çıkan sıcaklığa dayamış poposunu. Ha şimdi hıçkırık tuttu onu. Geçmez bir beş dakika. Geçen gün Geveze ile konuşuyoruz telefonda. Ona Edirnece öğretiyorum yeri geldikçe, farımak eylemini cümle içinde kullanarak anlattım, bu konuya neden geldim, hıçkırık burada pek kullanılmıyor, hıgıcık deniyor, günün birinde biri "ay bu hıgıcık da geçmedi" derse sana, bil ki o has Edirneli...

Yorum Gönder

 

Copyright © Kültür Sanat Blog | Powered by Blogger | Template by 54BLOGGER | Fixed by Free Blogger Templates